1 Nisan 2012 Pazar

Bu Sezonun Tiyatro Oyunlarından İzlenimlere Devam..


Bu dönem yine evimde bol misafir olduğu için bi süredir yazamadım. Ve de bir noktadan başlamak istedim. Bu süre içinde şehir dışından gelen misafirlerimi genelde şehir tiyatrolarına götürdüm. Onlar içinde farklı bir deneyim oldu. İlk oyun "Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi" diğeri ise "Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum".


MESUT İNSANLAR FOTOĞRAFHANESİ

1 perde

Yazan: Ziya Osman Saba

Yöneten: Can Doğan

Puanım:7/10

Oyun adından dolayı oldukça ilgimi çeken, çok izlemek istediğim bir oyundu.

KONUSU ŞÖYLE: Ziya Osman Saba’nın aynı adlı eserinden uyarlanan oyun, Saba’ya ve bir çok diğer yazara bir saygı duruşu niteliğinde. 1940’lı yılların İstanbul’un da geçen oyun, bir memurun fotoğrafını çektirmek için fotoğrafçıya gelip poz vermesiyle başlıyor. Daha sonra fotoğrafçıdaki fotoğrafları çekilen insanların nasıl olupta hep gülümseyip, mutlu oldukları üzerine sorular sormaya ve bunun üzerine çeşitli anılarını anlatmaya başlıyor. Genel olarak bize dönemin İstanbul’undan manzaralar sunan oyun, yine aynı fotoğrafhanede bir türlü yeterince mutlu bir ifade takınamadığı için fotoğrafçının memurun fotoğrafını çekemeyeceğini söylemesi üzerine son bulur.

Kostüm seçimleri, dekor ve ışık iyiydi. Başrol oyuncusu Uğur Arda Aydınsa tek kişilik bir oyunun ( fotoğrafçının yaklaşık 10 cümlelik performansının dışında) altından başarılı bir şekilde kalkabilmiş. Diyaloglar, yer yer kopsamda sürekleyiciydi. Fakat oyuncunun mikrofon kullanması hoşuma gitmedi. Fakat yer yer söylediği şarkılarla sesininde ne kadar güzel olduğunu kanıtladı. Sanırım mikrofonda bunun içindi. Oyunun arasında yapılan fotoğraf slayt gösterisi yazarla birlikte birçok önemli Türk yazarına yapılan güzel bir saygı gösterisiydi. Fakat ben bu oyundan çok bekleyip gittim, tamamen fotoğrafhanede ve daha çok fotoğraf odaklı olmasını sanırım. Bunun içinde aslında iyi bir oyun olmasına rağmen oldukça hayal kırıklığına uğradım :(



BEN SİNEMA ARTİSTİ OLMAK İSTİYORUM

2 perde

Yazan: Neil Simon

Yöneten: S. Bora Seçkin

Puanım:8/10

Oyun, bu sezon yine en çok görmek istediğim oyunlardan birisiydi.

KONUSU ŞÖYLE: Libby Tucker, on altı yıldır görmediği babasının yanına geldiğinde nasıl karşılanacağını bilmiyordur. Hollywood’da senaryo yazarı olan babası Herbert Tucker, onun sinema artisti olma hayallerine yardım etmesini ister. Fakat baba buna şiddetle karşı çıkar.

Bu karşılaşmayla başlayan geçmişin sorgulanmasına, babasının kız arkadaşı Steffy ile arasındaki sorunlar da eklenince gerilim artar. Genç bir kızın hayalleriyle, hayattan düş kırıklıklarından yorulmuş bir adamın birbirlerini nasıl etkilediğine ve birbirlerine nasıl ihtiyaç duyduklarına tanıklık edilen oyun, bu baba kız hikâyesinde, içten içe sessiz sinemadan başlayarak sinemanın gelişimi, sorunları, insandaki yansımaları da işlemekte...

Kostüm seçimleri, dekor ve ışığı beğendim. Oyunculuklarıda mükemmel bulmamakla birlikte beğendim. Oyunun en eğlenceli yanı çocukluğumun Seç Bakalım yarışmasının sunucusu Erhan Yazıcıoğlu’nun oyunda yer alması. Kendisini oldukçada başarılı buldum. Diyaloglar ve karakterlerle oldukça eğlenceli bir oyundu. Oldukça keyifli vakit geçirdim ve beğendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder