Yaklaşık 2
haftadır üzerine yazmak istediğim Lüküs Hayat’tab bahsetmek istiyorum bugün.
Evet sonunda Lüküs Hayat’ı izleyebildim.
Dile
kolay tam 26 yıl. Evet “Lüküs Hayat” Opereti 26 yıldır sahnelerde oynanıyor.
1933 yılında Cemal Reşit Rey
tarafından bestelenmiş bir operet olan Lüküs Hayat’ı bilmemek mümkün mü? Şarkısını
duymayan biri var mıdır sanmıyorum.
“şişli’de
bir apartıman
yoksa eğer halin yaman
nikel-kübik mobilyalar,
duvarda yağlı
boyalar
iki
tane otomobil
biri açık, biri değil
aşçı, uşak, hizmetçiler
dolu mutfak, dolu
kiler
hanım
gider, sen gidersin
gündüzleri çaydan çaya
gece olur, davetlisin
ya dineye ya
baloya
hey
lüküs
hayat, lüküs hayat
bak keyfine yan gel de yat
ne güzel şey
oh ne rahat
yoktur
eşin lüküs hayat
yaz
gelince adadasın
mayo giymiş kumlardasın
etrafında güzel kızlar
canın çeker,
burnun sızlar
hanım
motorla dolaşır
hanım serbest, kim karışır
takarsın şeyleri bazı
dünya böyle
sen ol razı
sen
de kendi hesabına
topla akşam etrafına
sarıları, esmerleri
kır şampanya
kadehleri
hey
lüküs hayat, lüküs hayat
bak keyfine yan gel de yat
ne güzel şey,
oh
ne rahat
yoktur eşin lüküs hayat”
Usta oyuncu Zihni Göktay 26 yıldır başrolde
oynuyor.Kendine has uslübuyla seyirciyi gülmekten kırıp geçiriyor.
Gerçi oyun 1933 yılında yazılmış.
Oysa Zihni Göktay’ın sözlerinin bir çoğu günümüz insanını anlatıyordu.
Taşlamalar bu gün için yapılıyordu. Örnek olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın
Davos’ta “One Minute”, “Ben bir daha Davos’a gelmem” sözü “Ben bir daha bu
konağa gelmem” şeklinde veriyordu.
"Lüküs Hayat” Opereti,
aslında, kültür çatışmasını ele alan bir oyun. Türk Toplumunun Batıcılık
anlayışının yanlışlarını dile getiren ve bu anlamda da içine düştüğü komik
durumu dile getiren bir oyun.
Daha Osmanlı döneminde gerilemeye
başlayan devletin, çıkış yolunun Batı’da olduğuna karar verilmiş ve Batı’ya
öğrenciler göndererek oradaki tekniğin, ilimin, bilimin ülkeye getirilmesi
istenmiştir. Ama bu düşünce, yanlış algılanarak batıcılığın sadece dış
görüntüsü alınmış ve taklit yaparak o anlayış ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Tabii böyle olunca da bir çok komik durumlar ortaya çıkmıştır.
Türk Toplumunun Batı ile yüzleşmesi
sonucunda ortaya çıkan gülünç yönler bu oyunda ele alınmıştır. İnsanlar,
kendilerini modern, alafranga göstermek için Batının yaptığı hareketlerin
aynısını; hatta daha da ileriye giderek yapmaya başlamıştır. Tangolar, balolar,
partiler...
Psikolojik olarak bakılacak olursa
insanların bazen kendilerini kendilerinden daha üstün kişilerin yerine
koyduklarını söyleyebiliriz. Bu durum toplumlarda da kendini gösterir. Bazı
geri toplumlar, kendilerini, bazen kendilerinden daha üst seviyede bulunan
zengin toplumların yerine koyabilirler. Bu da gülünç durumlara yol açabilir.
İşte “Lüküs Hayat” bu durumu ortaya koymak için yazılmış çok güzel bir eser.
Rıza ve Fıstık zengin evlerini
soyan, küçük hırsızlıklarla geçimini sürdürmeye çalışan ve bu nedenlerle
durmadan karakola düşen iki kişidir.
Bir gün bir konaktan elmas çalmak
üzere işe koyulurlar. Girdikleri evde bir maskeli balo vardır. Bu nedenle Rıza
ile Fıstık’ın kim olduğu şüphe çekmez. Rıza’yı ünlü, çok zengin Zonguldaklı
işadamı Rıza zannederler. Ve böylece “Lüküs Hayat” başlar.
İkili, Batılılaşma özentisi içine
düşmüş kişilerin arasına düşmüştür. Aslında orada bulunanların hepsi de zengin
olmayan, ama kendilerini olduklarından fazla göstermeye çalışan yiyici
takımıdır. Kendilerinden pek fazla farkları yoktur.
Oyun tamamen çıkara dayanan, insan
sevgisinin olmadığı, adalet kavramının kalmadığı mesajlarla yüklü. Bunu Rıza,
Fıstık için söylediği “Bir koyun çalanı 30 yıl hapse atarlar. Sürüyü götüren
ile ticaret yaparlar” sözleriyle dile getiriyor.
Oyun, müziklerle, efekt ve
ışıklarla göz dolduruyor. Kalabalık bir kadrosu var. 3 saat boyunca sıkılmadan,
büyük bir zevkle izleniyor.
Oyun sonunda oyuncuların
selamlamaları ile birlikte slayt gösterisi yapılarak , bu oyunda daha önce rol
almış ve bu dünyadan göçmüş sanatçılar gösteriliyor. Tabii bunlar arasında Suna
Pekuysal çıkınca herkes duygulanıyor. Herkesin gözleri doluyor ve bir alkış
tufanı kopuyor...
Oyunun yönetmeni Haldun Dormen,
koreografi Selçuk Borak, Sahne Tasarımı Canan Göknil, Yönetmen yardımcısı Savaş
Barutçu
Oyuncular: Zihni Göktay, Şenay
Saçbüker, Savaş Barutçu, Ayşegül İşsever, Münir Kutluğ, Derya Kurtuluş, Cem
Karakaya, Aslı Aybars, Ali Gökmen Altuğ, İrem Arslan Aydın, Uğur Arda Aydın,
Çağrı Hun, İlhan Kilimci, Betül Kızılok, Tuğrul Arsever, Ümran İnceoğlu, Samet
Hafızoğlu, Yılmaz Arda Alpkıray, Doğan Şirin, Özgür Dağ, Müge Çiçek, Nurseli
Tırışkan, Ceysu Aygen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder