26 Şubat 2012 Pazar

Bu Sezonun Tiyatro Oyunlarından İzlenimler..

Son 1 hafta uzun zamandır tiyatroya gitmediğimi farkedip 2 oyuna bilet aldım. Sonrasında bu sezon gittiğim oyunlar hakkındaki bu yazımı yazmaya karar verdim.



AT

2 perde

Yazan:Gyula Hay

Yöneten:Hakan Boyav

Puanım:4/10

Oyun bu sene başında gittiğim ilk oyun olduğu için çok heyecanlıydım. KONUSU ŞÖYLE:Roma İmparatoru Caligula, gaddar, narsist, kumara düşkün birisidir. Yakın dostu Selenyus ile kılık değiştirerek zar oyunları oynar. Caligula’ nın oyunlara bağımlılığı; Selenyus’un oyunları kaybettiği bir anda bahis olarak ortaya attığı “at” üzerine kumar oynama teklifi, Roma İmparatorluğu’ nun kaderini değiştirir. İmparator attan o denli etkilenir ki, kaybettiği kumardan sonra Selenyus’a ve atına (İnkitatus) devlet içinde önemli görevler verir. At, İmparatorluğa konsül olarak atanır. Diktatör Caligula’ nın her yaptığını alkışlayan, benimseyen halk bu olayı da destekleyecek; hatta Caligula’ya yaranmak için at gibi hareket etmeye, kişnemeye başlayacaktır. Ortalıkta at gibi davranan insanlar ve bir imparatorluğun düştüğü acizlik konuda öne çıkan ayrıntılar. Caligula’ nın attan intikam alma olayı, yarattığı kahramanın kendisinin de popülerliğini yok ettiğini gösteriyor. ‘Kraldan kralcı olan’ halk ise konudaki en trajik halka!

Kostüm seçimleri, dekor ve ışık oldukça iyiydi. Oyunculukta bence başarılıydı fakat diyaloglar çok fazla uzun ve sıkıcıydı. Ayrıca komedi unsuru karakterde bana pek komik gelmedi, cüceye gülmek buna en bariz örnekti ve aynı espri defalarca yapıldı.Oyunun uzunluğuda göz önüne alınınca 2. Perdeye girmeden çıktık.


ŞARK DİŞÇİSİ

2 perde

Yazan: Hagop Baronyan

Yöneten:Engin Alkan

Puanım:10/10

‘Şark Dişçisi’ müzikalinde, 19. yüzyıl Osmanlı’sında gezici bir tiyatro kumpanyası, Hagop Baronyan’ın bol iğneli komedisini; müzikli, danslı, gösterişli bir şölenle günümüz seyircisine sunuyor. İstanbul’daki Ermeniler arasında yaşanan; aldatma, aşk çıkmazları, sadakatsizlik, yalanlar aslında Osmanlı toplumunun aile yaşantısının nasıl çöktüğünü tüm çıplaklığıyla bizlere göstermiş. Günümüz yaşamına da inceden göndermeler yapılan oyunda, para tutsağı insanların köhnemiş ilişkilerine tanıklık ediyoruz.

Selçuk Borak, Çağlar Çorumlu, Sevil Akı, Selin Türkmen, Ümit Daşdöğen, Sevinç Erbulak, Hüseyin Tuncel, Salih Bademci, Emrah Özertem, Tuğrul Arsever, Çiğdem Gürel, Senem Oluz, Özge O’Neill, Yasemin Güvenç, Reyhan Karasu, Murat Üzen, Serkan Bacak, Okan Patırer, Y. Arda Alpkıray ‘Şark Dişçisi’nde sahneye çıkan isimler. Engin Alkan’ ın yapmak istediğini muhteşem biçimde kavrayan bir ekiple karşı karşıyayız. Bedensel hareketler, ses tonları oyuncuların tamamında şahane. Komediyi net biçimde anlatacak bir ekip oluşturulmuş. Ama sanırım benim favorim Sevinç Erbulaktı.

Müzikal herşeyiyle kusursuz ve müthişti bence. Kostümler, dekor, ışık komedi olarak izlediğim en iyi oyundu. Figüran karakteri müthişti. Kesinlikle gidilip görülmesinden yanayım. Bu sezonki favorim diyebilirim.





İSTANBUL HATIRASI

2 perde

Yazan: TARIK ŞERBETÇİOĞLU

Yöneten: TARIK ŞERBETÇİOĞLU

Puanım:8/10

Ali amca hatıralarını yazmaktadır defterine, yazarken de anlatmaktadır onu dinleyenlere… Buruk bir aşk hikâyesidir, Ali amcanın hikâyesi. O anlatır, hikâye canlanır sahnede…Oyun İstanbul'un bir dönemine tanıklık etmekle beraber o dönemi seyirciye keyifli bir dille sunmaktadır. İlk bakışta çok tanıdık bir hikâyeymiş gibi hissettim ama bunun geleneksel yapıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Türk tiyatrosunun tüm öğelerini seyirciye sunmaya çalışan bir oyun olmuş. Geleneksel motifler yerinde ve konu içerisinde iyi bir süsleme olarak yer alıyor. Aslında biraz da konuya hizmet ediyor bu motifler.Dekor sade, ışıkta iyiydi.

Ali amca, meddah, yani TORON KARACAOĞLU… Bu ismi büyük harflerle yazma ihtiyacı duydum. Başka da hiçbir şey yazamam. Öyle bir üstadı takdir etmek ya da eleştirmek benim haddim değil! Affına sığınarak iki cümle söyleyeceğim; 80 yaşında ve hala sahnede! Böyle ustaların mutlaka izlenmesi gerekiyor.

Varsenik; Binnur Şerbetçioğlu… Oyunculuğu iyiydi, ama yinede gündüz saatinde haftaiçi izlediğim içinmiydi, çok bir aşkla oynadığını göremedim.

Oyun için çok fazla söz bulamıyorum. Ben sevdim! Ama sanki meddah dışındaki karakterler daha bir şevkle oynamalılardı diyorum. Ali amcanın hatıraları ile İstanbul sokaklarında gezecek, bir martının kanadında, bir dalganın kıvrımında kendinizi bulacaksınız… Bence izlenmeli.

KABARE

2 perde

Yazan: JOE MASTEROFF

Yöneten:YÜCEL ERTEN

Puanım:6/10

1930'lar Almanyası'nda, Berlin'deyiz. Büyük ekonomik kriz sonrasının kaotik koşullarında yaşanan kırık bir aşk hikâyesi... Ayrıksı sayılabilecek kabare şarkıcısı Sally ile yazar Cliff, bir yılbaşı gecesi tanışıp, birbirlerine âşık olurlar. Bu aşka paralel bir de orta yaşlı bir çift olan pansiyon sahibi Schneider ile Yahudi manav Schulz'un ilişkisine tanık oluruz. Ama yaşam koşulları, toplumsal baskı, bireysel sorunlar ve tırmanan faşizm dalgası, her şeyi kırıp dağıtacaktır." Yönetmen Yücel Erten'in konusunu özetlediği Kabare (Cabaret) müzikali, ilk 1966'da Broadway'de sahnelendiğinde sansasyon yarattı.

Yine çok umutlarla gittiğim bir müzikaldi, fakat beni hayal kııklığına uğrattı.Dekor, kostümler, ışık herşey iyiydi. Fakat gelgelelim oyunculuk acaba yine haftaiçi gündüz olduğu için mi son derece isteksizce geldi bana. Dans sahnelerinde oyuncula hiçbir şekilde senkron değildi. Ayrıca kareografidede yani herhangi bir simetri yoktu, gözüm müzikal boyunca kareografide simetriyi aradı. Yine konusu bana cabaret şovun önüne geçti gibi geldi, belkide ben bu oyunun içeriğinin Nazi Hareketi’ne bağlanacağını hiç tahmin edemediğim için yer yer sıkıldım. Kısacası pek memnun kalamadım bu müzikalden.


KIRMIZI

2 perde

Yazan: John Logan

Yöneten:İskender Altın

Puanım:7/10

2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın sanattaki öncü rolünü ABD'ye kaptırmasıyla birlikte, Amerika'da ürün veren sanatçılar ve yaptıkları eserler, 20. yüzyılın 2. yarısına tam anlamıyla damga vurmuştur. Bu öyle bir dönemdir ki Picasso bile demode sayılmakta, soyut dışavurumculuk ve diğer öncü akımlarla sanat tarihi ve felsefesi baştan aşağı sorgulanmaktadır. İşte bu dönemin en önemli sanatçılarından Rothko'nun atölyesinde asistanıyla geçen inişli çıkışlı iki yılının konu olarak seçilmiş.Bu oyunun beni hayal kırıklığına uğratacağını düşünmüştüm, fakat öyle olmadı. Eksikleri olduğunu düşünsemde özellikle sanırım baştan sona insanı düşündürüp onaylamasını sağlayor.Oyun bir atölyede geçen ve bir ressam ile asistanı arasında ki monologlardan oluşmasına rağmen, kesinlikle seyirciyi sıkmıyor. Elbette ki bunda oyuncuların da büyük katkıları var. Bu konuda Nihat İleri (Rothko)’yi oldukça başarılı buldum. İnsanın yer yer sahneye atlayıp dövmek hissi uyandırıcak kadar başarılı oynamış huysuz ve tutarsız yaşlı ressamı.

Sahnenin dekorunu biraz amatör buldum. Işık kullanımı iyiydi. Ayrıca tual üzerinde renklerin hareket ettiğinden de bahsediliyor ve bunun yine az ışık sayesinde olduğu belirtiliyor. Dikkat ettiğinizde gerçekten de öyle olduğunu anlıyorsunuz. Rotkho’nun ve asistanının bir tual üzerinde çalışırken kullanılan ışık efekti, kuşkusuz en dikkat çekici olanıydı.

Renkler ve anlamları üstüne daha içselleştirilmiş, enteresan diyaloglar beklemiştim fakat onu mahallesef oyunda bulamadım.Ayrıca ressamın çırağını oynayan Turan Günay’ın oyunculuğunuda yer yer abartılı buldum. Ama herşeye rağmen ben bu oyunu sevdim.


ZALIM MAHMUT (BİR KURTLU KISSA)

1 perde

Yazan: Salih Dündar Müftüoğlu

Yöneten: Salih Dündar Müftüoğlu

Puanım:7/10

Müzikli, danslı, keyifli bir gençlik oyun bu oyun. Kasabanın başbelası Mahmut’un kasaba ahalisine çektirdikleri, sonrasında kasabanın buna dur demeye çalışması bol şarkılı ve danslı bir şekilde anlatılıyor. Kötülüğünde aslında bizim içimizde yetiştiği, bizim benmerkezciliğimiz doğrultusunda büyüyüp ne boyutlara geldiği anlatılıyor. Oyun eğlenceli, diyaloglar ve verilmek isteneni çok başarılı buldum, fakat oyunculuk hakkında aynı kanıda değilim. Çok sayıda oyuncu bulunmasına rağmen ben çok az oyuncunun oyunculuğunu inandırıcı ve içten bulabildim. Örneğin Mahmut’un annesi Mahmuttan gençti. Yine oyunda çok güzel bayanlar vardı gerçekten ama hepsinin saçları fönlü yapılmış, bu noktada pek inandırıcı değildi, oyunculuklarıda çiğ kalmış. Umut Tabak başrolün hakkını sonuna kadar vermiş bayıldım. Daha once tanımama rağmen sonradan öğrendimki çok başarılı bir dublaj sanatçısıymış aynı zamanda. Polat Alemdar, Kıvanç Tatlıtuğ bir çok dizi oyuncusunu seslendrdiği gibi Avatar’da Jack Sullivan gibi önemli işlerde de yer almış. Bundan sonra takip edeceğim kesinlikle. Sinem Ergin de o kadar sempatik ve role uymuş ki oyun boyunca gözlerimi ondan alamadım. Sonuç olarak eğlenceli, vaktin nasıl geçtiğinin anlaşılamayacağı bir oyun çıkmış ortaya.

1 yorum: