Bir buçuk yıl önce İzmir 9 Eylül Üniversitesi- Sanat Bölümü yüksek lisans sınavlarına girmeyi düşünürken Fotoğraf Bölüm Başkanı Beyhan hocanın önerdiği kitap listesinin içindeki kitaplardan biri olan Fotoğrafın Kısa Tarihi uzun bir zaman yine kütüphanemde okunmayı bekleyenler listesindeydi. 15 gün önce sebebini bilmediğim bir şekilde kitap beni çekti ve alıp okumaya başladım.
Beklediğimden çok daha basit ve anlaşılır bir dili olan kitap zaten ince olduğu içinde kolayca bitti.
Kitabın beni etkileyen kısmı sanırım Eugene Atget bölümü. Bu yazıda da bu bölümü ele alacağım.
Öncelikler biraz Eugene Atget'ten bahsedeceğim.
Jean Eugène
Auguste Atget
(d. 12 Şubat 1857, Libourne, Bordeaux yakınları-ö. 4 Ağustos 1927, Paris,
Fransa), fotoğraf
sanatçısı. Paris'e ve Parislilere ilişkin resimleriyle 20.
yüzyılın en etkili fotoğrafçılarından biri
olmuştur.
Yaşamı bundan sonra, Paris ve çevresinde resimlenmeye değer ne gördüyse
hepsinin fotoğ-
rafını çekmekle geçirdi. Demir parmaklık, çeşme, heykel, ağaç
görüntülerinden çeşitli fotoğraf
dizileri hazırladı. Dükkan cephelerini
("Sepet ve Süpürge Dükkanı, Paris", 1910), vitrinleri
("Üniformalar, Haller, Paris", y. 1910) ve yoksul satıcılar
("Gezici Abajur Satıcısı", y. 1910)
görüntüledi.
Basit ya da sıradan pek az fotoğrafı vardır. Yaklaşık 1920'de çektiği
"Café ‘La Rotonde,’
Montparnasse Bulvarı, Paris" adlı fotoğrafı
içinde hiçbir insanın bulunmamasına karşın lirik
ve insani bir nitelik taşır.
Yaklaşık 1910 tarihli "Dev, Fête du Trône, Paris" onun garip ve
in-
sanı tedirgin eden görüntüleri yakalamadaki ustalığını gösterir. Belli başlı
müşterileriyse, ta-
rihsel yapı ve anıt fotoğraflarını satın alan müzeler ve
tarih kurumlarıydı.
Atget I. Dünya Savaşı sırasında ve daha sonraki yıllarda yoksul düştü. Ama
1921'de, yaşamı
boyunca gelen az sayıdaki iş önerilerinden birini aldı: Paris
genelevlerini belgeleyecekti. Bu
çalışma sırasında "Genelev,
Versailles" (y. 1921) gibi usta işi fotoğraflar çekti. 1926'da, Paris'
te
yaşamakta olan ABD'li ressam ve fotoğrafçı Man Ray, Atget'nin "Vitrin:
Terzi Mankenleri"
(y. 1910) ve "Kuaför, Avenue de l'Observatoire,
Paris" (y. 1920) adlı fotoğraflarını gördü. O-
nun vitrin camlarındaki
yansımaları kullanmadaki ustalığına, bu yansımalarla elde ettiği karışık
görüntülere hayran kaldı ve onun dört fotoğrafını La Révolution Surréaliste
dergisinde yayım-
landı. Atget'nin yaşamı boyunca yayımlanan yapıtları yalnızca
bunlardı.
Atget son yıllarında pek az yapıt verdi. 1900'lerden sonra ekmek, şeker ve
süt dışındaki yiye-
ceklerin tümünün zehirli olduğuna inanarak yalnızca bunlarla
beslenmişti. Bu yıpratıcı rejim ve
zorlu çalışmalarla geçen uzun yıllar onu
fiziksel açıdan oldukça güçsüz bıraktı. Tüm yaşamını
paylaştığı kadının 1926'da
ölmesinden sonra bütünüyle yalnız kaldı ve yardıma muhtaç duruma
düştü.
Ölümünden sonra, New York'ta sanat yapıtlarının alım satımıyla uğraşan Julien
Levy ile
Man Ray'in yardımcısı ABD'li fotoğrafçı Berenice Abbott, onun koleksiyonunun
kalan bölümü-
nü satın aldılar. Bu koleksiyon bugün New York'taki Modern Sanatlar
Müzesi'ndedir.
Kitapta Eugene Atget bölümünde Atget'in ilk sürrealist etkilerin görüldüğü fotoğraflarından şu şekilde bahseder:
" Atget- büyük manzaralara ve sözüm ona nişane değerindeki görünümlere-hiçbir zaman prim vermemiştir; fakat, sıra sıra dizilmiş konçlu çizmelere, akşamdan sabaha kadar el arabalarının sıralar halinde ya da öbek öbek dizilmiş olduğu Paris avlularına, binlercesi yan yana duran, üstü temizlenmemiş tabaklarla dolu eski masalara ve ya kocaman 5 rakamı dış cephesinin dört ayrı yerinden görünen... caddesindeki 5 numaralı randevu evine de asla kayıtsız kalmamıştır. Üstelik daha dikkat çekici olanı, bu fotoğrafların hemen hepsinin bir ıssızlığı yansıtıyor olmalarıdır. Porte d' Arcueil' deki surlar boştur; zafer takının merdivenleri, avlular, teras kafeler boştur; aynı şekilde Place dy Tertre de, her yer boştur.
Fotoğrafı çekilmiş olan bu yerlerde bir tenhalık görülmez, ama sessizlik vardır; bu resimlerdeki şehir, henüz yeni kiracısını bulamamış bir ev gibi tertemiz silinip süpürülmüştür. Bunlar, sürrealist fotoğrafçılığın, siyasal eğitim almış göze bir alan açarak ve bunun karşısında, detayların aydınlatılması uğruna her türlü mahremiyetin kurban edildiği, çevre ile insan arasına hayırlı bir yabancılık koyduğu türden etkilerdir. Apaçıktır ki, bu yeni bakış en azından, çok anlaşılır biçimde değerinden çok şey kaybetmiş temsli portre çekimindeki eğilimi özümsemiştir. Öte yandan, insan görüntüsünden vazgeçmek fotoğrafta akla gelebilecek en güç şeydir."
(Sayfa 26-27)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder