Evet bu sezon izlediğim son iki oyunla ilgili olumlu/olumsuz her şeyi ele alalım o zaman :)
MUHTEŞEM GATSBY
2 Perde- 2 Saat 10 Dakika
Yazan: Scott Fitzgerald
Rejisör: Faik Ertener
Puanım: 4 / 10
Bu sezon izlediğim
en kötü oyunlardan birisiydi diyebilirim oyun hakkında. “Muhteşem Gatsby” oyunu da "Güneş Batarken Bile Büyük" oyunu gibi seyirciyle buluşmadan skandallarıyla medyada büyük ses getiren oyunlardan birisiydi.
Oyunun provaları, Nejat Birecik’in genel müdür
olmasının ardından, İstanbul DT Müdürü Şakir Gürzumar’ın da istifa etmesiyle
durdu. Ve oyun planlanandan oldukça geç martın ilk haftasında seyirciyle buluştu.
Bu da oyunun geniş bir biçimde medyada yer almasına neden oldu.
Oyunun filminden de aşina olduğumuzi hikayesine bakmak gerekirse, yaşananları Carraway isimli bir karakterin ağzından
dinlemekteyiz. Borsacı bir genç olan Carraway, Amerika Long
Island tarafında bir ev tutar, böylelikle birkaç yıl önce evlenmiş olan kuzeni
Daisy’i de daha sık görecektir. Bir de gizemli komşusu Gatsby vardır ki tüm
çevresi ondan bahsetmektedir. Carraway kendi başına gelenleri anlatmaktadır ve
fakat kendisi bu hikayede oldukça pasif bir karakterdir. Olan bitene şahit
olan, olayları gözlemleyen ve betimleyen yapısından dolayı hikaye zaten görselleştirmeye
çok çok yatkın. Hikayesinde ise bize olayları kendi ağzından anlatan kişi zaten
adeta kendi hayatında bir film izliyor. Kuzeni Daisy’nin evliliğindeki
sıkıntılara, aldatılmasına, Gatsby denen gizemli kişinin varlığına, Gatsby ile
Daisy’nin arasındaki gizemli bağa, tüm bunlara şahit olmakta ve bir süre sonra kendisini bu olay örgüsünün içerisinde buluyor. 1920’lerin Amerikasını, o “jazz age” denilen şaşa dolu
zamanı da anlatışıyla oyun bir Amerikan Rüyası ve hüzünle biten bir aşk
hikayesidir diyebiliriz.
Ünlü Hollywood yapımı
bir film olan “Great Gatsby” yi İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda izlerken tabikide
beklentimi düşük tutup oyuna gittim. Fakat ne kadar beklentim düşük olsada
Leonardo Di Caprio yerine başrol oyuncusunu gördüğümde büyük bir hayal
kırıklığı yaşadım.
Kostümler, oyunculuk ve müzik fecaattı diyebilirim.
Oyun boyunca sıkıldığımı söyleyemem. Filmden de aşina olduğum hikaye bir şekilde
beni ikinci perdeiçinde salonda kalmaya itti. Fakat oyuncuların öncelikle kostümlerinden
başlamak gerekirse 3 farklı kadın karakterde aynı ayakkabıyı görmek beni
ziyadesiyle rahatsız etti. Yine ince külotlu çorabın üzerine giyilen önü açık
stilettolar sadece 20 lerde değil hiçbir dönemde üstüste kullanılmadı.
Bu arada oyuncular
sürekli repliklerini unuttular ve bu izleyiciye fazlasıyla yansıdı. Yine sürekli
dilleri sürçtü. Ve yine oyunun bence en kötü yanı müzikleriydi. Şarkı söyleyen
bayanın ingilizce telavuzu berbattı ve sürekli detone bir şekilde şarkıyı
söyledi. Salondaki herkes sesten o kadar rahatsız oldu ki.
Oyuncularla ilgili
söyleyebileceğim bir diğer olumsuzluk rollerde kullanılan aksanın oyuncular
üzerinde son derece başarısız ve komik durmuş olması. Eskiden AKM’ye yurtdışından
bir oyun geldiğinde bu oyun orjinal dilinde oynanırdı, sahnenin yukarısındaki ekrandan türkçe altyazıyı takip
ederek oyunu izlerdik. Bu oyunda kesinlikle buna ihtiyaç duydum. Çünkü bu oyun
türkçeleştirildiğinde mahallesef olmamış.
Eğer zamanınız
değerliyse, bu oyuna asla vakit ayırmayın derim.
TENEKE
Yazan: Yaşar Kemal
Yöneten: Gürol Tonbul
Puanım: 9 / 10
Bu sene bol bol Ankara’ya
gidip geldiğim için görmeyi çok
istediğim “ Teneke” oynunu da izleme şansı buldum.
Öncelikle biraz oyunu
izlediğim aynı zamanda Opera binası olan Büyük Tiyatro’dan
bahsetmek isterim:
Bir sergievi olarak inşa edilen binanın sonradan opera salonuna dönüştürülmesi ile ortaya çıkan ve Ankara Opera Sahnesi olarak da bilinen
sahne; 1 Ekim 1948'de Devlet tiyatrolarının
temsillerine de açılmış. Devlet Opera ve Balesi'ne ait olan sahne iki
kurum tarafından dönüşümlü olarak kullanılıyor.
Salon klasik bir iç tasarıma sahip, sahne ise proscenium şeklinde. Sahnenin önünde orkestra için
bir bölüm bulunuyor. Tiyatro temsillerinde tiyatro çukuru kapatılarak ön sahne
olarak kullanılıyor.
Büyük Tiyatro sahnesi ve
oyunun dekoru yukarıdaki fotoğrafta görülebilir.
"Teneke"
oyununa gelmek gerekirse yakın zamanda kaybettiğimiz usta yazar Yaşar Kemal’in sıkı bir hayranı olarak oyunu izlemek çok istemiştim.
İnsanları ölümsüz kılan eserleri olduğu için sanırım Yaşar Kemal’in ölümünü
kabullenemememin de bir sonucu olarak ne yapıp edip oyunu izledim.
Dekorunu oldukça başarılı bulduğum, yazarın “Teneke”
kitabından uyarlanan oyun, iki perde idi.
30 kişiden oluşan oyuncu
kadrosuysa oldukça kalabalıktı. Ve oyunda yeralan tüm oyuncuların rollerinin hakkını oldukça
başarılı bir şekilde verdiğini söyleyebilirim. Ama benim için
en diyebiliceğim isim Murtaza Ağa
rolüyle Osman Nuri Ercan’dı. Adana şivesiyle, mimikleriyle kendisini oyunun
başından sonuna kadar hayranlıkla izledim.
Oyunun konusuna gelirsek, hikaye 1950'li yıllarda Çukurova'da çeltik ekimi
yapılan bir ilçede ağalar ile kaymakam arasındaki mücadeleyi işliyor. Çeltik
tarlalarına sahip olan ağalar, kaymakamın onayına muhtaçtırlar. Göreve yeni
başlamış genç kaymakamın tecrübesizliğinden yararlanan ağalar, çeltik ekimiyle
beraber köye sıtma bulaşmasına neden olur. Köylülerin isyanıyla durumun
vahametini anlayan kaymakam, yanlıştan dönmeye çalışır ve böylece çatışma gittikçe
şiddetlenir. Ekonomik ve feodal gücü elinde bulunduran ağalar, kaymakamı başka
bir yere tayin ettirmeyi başarırlar. Bu bir kısır döngüdür ve feodal sistem bu
döngüyü her defasında işletecektir.
Oyunun
adı oyunda kaymakımı uğurlarken halkın teneke çalmasından geliyor.
Oyun bu yıl izlediğim oyunlar arasında en beğendiğim oyunlardandı. Adalet, sürü psikolojisi,
Oyun bu yıl izlediğim oyunlar arasında en beğendiğim oyunlardandı. Adalet, sürü psikolojisi,
iyilik-kötülük, fayda-zarar ve
doğru-yalnış kıstasları gibi birçok kavramı oyun süresince tekrar irdeledim. Oyunun ana fikri doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar
denebilir. Ama benim oyundan edindiğim bireysel izlenimim ise "İnsan doğruları
ile yaşamalı, doğruların doğruluğunuda yalnışlar ile anlayabiliriz" oldu.
Yalnışlar sayesinde doğrular dahada keskinleşir, anlaşılır ve sahiplenilir
fikrini işlemiş oyun bence oldukça sürekleyici idi. Yaşadığımız dünyada gücün
her zaman adalet ve insaniyet kavramlarını etkisiz kılmasının güzel bir örneği
olan oyunu mutlaka izlemenizi öneririm.
Oyunla ilgili tek olumsuz görüşüm ise oyunda aramızdan yeni ayrılan yazar sevgili Yaşar Kemal’in adının asla anılmaması, ve
henüz ölümü bu kadar yakın bir zamanda olmasına ragmen yazara en ufak bir saygı
ibaresinde bulunulmaması oldu.