23 Haziran 2013 Pazar

Ece Temelkuran- Muz Sesleri/ Düğümlere Üfleyen Kadınlar...

ECE TEMELKURAN/ MUZ SESLERİ- DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN KADINLAR...

Geçen yıl Beyrut seyahatim sonucu tavsiyeler üzerine Muz Sesleri'ni aldım ve Ece Temelkuran ile tanışmış oldum. Muz Sesleri'ni ilk yayınladığında nedense heves edip almamıştım. Ama sanırım seneler geçtikçe kendimize kattığımız birikimler gezip gördüğümüz yerler, tanıştığımız kişiler ilgi alanlarımızı bir hayli değiştiriyor.
Tüm Avrupa hayallerimin yanı sıra ülkeme, çoğu zaman yermeme rağmen aynı ülkede yaşadığım insanlara dolayısıyla Orta Doğu'ya duyduğum aşkın, tüm arada kalmışlıklarım Ece Temelkuran'ın satırlarında ifade edilmişti adeta. "Muz Sesleri" beni geçen yaz en çok etkileyen kitaplardan birisi oldu. Sık sık arkadaşlarıma kitaptan bölümleri mesaj olarak yazıp yolluyordum. Sonrasındada kitabı hemen hemen her satırın altı çizilmiş şekilde en yakın arkadaşlarımdan birisine hediye ettim.
Düğümlere Üfleyen Kadınlar beni Muz Sesleri kadar etkilemedi kıyaslama yapmak gerekirse. Fakat yine içinde yer yer öyle paragraflar vardı ki sık sık kitabın kaldığım yerine işaret koyup uzun düşüncelere dalar buldum kendimi, o paragraftan yola çıkarak hayatımdaki beni üzen bir çok çıkmaz duruma cevap buldum sanırım. Belkide şuan için biraz daha hayatıma yeni yaşanmışlıklar katıp, bu kitabı bir süre sonra tekrar okumak gerek dedim okurken hep bir yandan.
Bir Ece Temelkuran kitabı okumanın tanımı, çoğu zaman canımızı sıkan bir çok duruma ya da soruya cevap bulmak, insanın yalnız olmadığını anlayarak mutlu olması, kendine güveninin artması ve kendini değerli hissetmesi demek sanırım benim için.
İki kitaptanda sevdiğim kısımları paylaşarak bitireceğim yazımı -konu Ece Temelkuran olunca hiç bitirmek istemesemde :) -.

                                                                    MUZ SESLERİ



- Ve Ortadoğu -tanrıların hep bu topraklarda icad edilmesi bir tesadüf değil- günahlardan kuruludur. Kaç silah varsa o kadar tarih vardır burada. Anlamaya kalktığındada bütün bu hikayelerin içinde kaybolursun. Bu Ortadoğu'nun lanetidir. Dışarıda olanı anlamamakla lanetler, içeri gireni de dünyada başka önemli hiçbirşeyin olmadığı serabıyla...

- Ortadogunun çocukları Flipinam, kırık ülkelerini o enkazları sever gibi severler. sevmeyi o enkazlarda öğrenirler.bu yüzden onlar büyüdüklerinde sadece kırık kalpli insanları sevebilirler.

-Savaş tam erkeklere göre, tam tembellere soysuzlara göre bir yer. ne derse desinler. bütün erkekler bu yüzden seviyor savaşı . kadınların kalbini kırmak için kutsal nedenler veriyor bize. Ortadoğulu erkeklerin iyileşmez yaralarına bir tek barut iyi geliyor. kadınlardan o kadar korkuyorlar ve onları o 
kadar çok istiyorlarki... Savaş korkak bir erkeğin en iyi saklanacağı sistir Filipina.

-Döne döne ona gelmelerinin sebebi de bu. Anlattıkları yüzünden.Hergun yeniden anlatabildiği yenihikayeler yüzünden. Sonrasını merak ediyorsun ya, o seni çocuk yapıyor bir bakıma. Soysuz sopsuz, hesap vereceği evi olmayan bir çocuk. Hep yarın var, dün yok onda. O yüzden sende dünün olmadığı bir yaşınd donup kalıyorsun onunla olunca.

DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN KADINLAR



-Hanımlar sizi öldüreni öldürmeyi öğreneceksiniz-niz-niz.
(Sayfa 171)

- Kabul etmekle iman etmek arasındaki uçurum senin bu insanlarla arandaki uçurum gibi... ...Güya iman ediyorsunuz ama birşeyden anladığınız yok. Gelişine göre vuruyorsunuz, sadece kabul ediyorsunuz.
Çarşıya dön bak. Onlar kabul ediyorlar. Sen anladığın için iman ediyorsun. Senin kalbinde zaten Allah'ın parmak izini taşıyan bir yayla var. Asmahan sokaklarını dinlerken ağladığın yerde Allah seninle konuşuyor...  ...Gönlünün bu parmak izinde hepimize yetecek kadar şifa olduğunu bildiğin için iman ediyorsun. İnanmaya karar vermiyorsun, elinde olmadan, öğrenmeden bildiğin için iman ediyorsun. Onlara merhamet ile yaklaş öfke ile değil tatlıcık. Öfkede onlar seni yener ama merhamette sen her zaman altın kemer sahibisin. Onları yenebileceğin mindere çek ahbap! Anladın sanırım. 
(Sayfa 179)

- Böylece sanırım yaşamaya karar verdik. Bu yaşamın ertesi günden itibaren bambaşka bir yaşamak olacağını kestiremezdik.
(Sayfa 181)

-İnsanların yüzlerindeki izlerle ilgili soru sormazsanız nezaket gösterdiğinizi değil, yüzlerinizi görmediğinizi düşünürler. İnsanlar birbirine yaralarını sürerek ortaklaşmak ister.
(Sayfa 340)

- O zamana kadar tanrıçanın altı temel özelliğini aklınızda tutmalısınız. Bir: Asla yapmadığınız bir şey için özür dilemeyin. İki: Kendinizi gereğinden fazla açıklamaya çalışmayın. Üç: Asla başarılarınızı hafife almayın. Dört: Hiç bir zaman lafa  'Yalnış düşünüyor olabilirim ama..' diye başlamayın. Beş: İstemediğiniz sorulara asla cevap vermeyin. Altı: Hayır demekten kaçınmayın.
(Sayfa 350)

- Bilakis, ömür çok uzun. Hiç de öyle göz açıp kapayıncaya kadar değil. Fakat tek bir şartı var. Kaderini, gönlünü ferah tutarak seveceksin. Ancak sahiplenilmemiş hayatlar kısadır. Yaşamayı istediğin bir ömürde hep yeterince vakit vardır. Yalnış hikaye yoktur. Siz, kaderiniz ne zahmetli olursa hariçte kalmamaya bakın. Ömür o vakit kısalır işte.
(Sayfa 364)

- İnsanların yaralarını görmezden gelirseniz hikayesini önemsemediğinizi sanırlar.
(Sayfa 366)